Kemik ve Yumuşak Doku Kanserleri
Vücudumuzdaki sert yapıdaki kemik ve kıkırdak dokuların dışında kalan kaslar, kas kirişleri (tendonlar), kan damarları, sinirler ve eklemi çevreleyen dokular (sinovya) yumuşak dokular olarak sınıflandırılır. Vücudumun herhangi bir yerinde bulunabildiklerinden, yumuşak doku kanserleri yani sarkomları da herhangi bir yerde oluşabilir.
Yumuşak Doku Sarkomlarının ilk belirtileri nelerdir?
Maalesef uzun süre herhangi bir belirti vermeden oluşabilirler. Vücudun hangi bölgesini tutmuş ise belirtiler o yere göre değişir. Kollarda, bacaklarda veya gövdemizde bir şişlik şeklinde fark edilebilir. Yakınında bulunan kemik dokuya veya sinir dokusuna yaslanmış ve ona hasar vermişse ağrı oluşturabilir.
Tanısı nasıl konulur?
Hastanın şikayetleri ve şikayetlerinin gelişim öyküsü dinlendikten sonar, doktor tarafından muayene çok önem arz etmektedir. Muayene sonrasında doktor röntgen, ultrason, tomografi ve MR gibi vücut görüntüleme yöntemlerini kullanarak problem hakkında daha detaylı inceleme yapmak isteyebilir. Bu şekilde sorunun kaynağı, vücuttaki yeri ve varsa soruna neden olan kitlenin özellikleri hakkında bilgi edinir.
Bu tümörlerin hepsi kanserleşir mi?
Vücudumuzda tespit edilen bir kitlenin veya tümörün nasıl davranacağını belirlemek oldukça önemlidir. Her kitle kanserleşmez, yani bulunduğu yerden vücudun diğer bölgelerine yayılım göstermez. Bulunduğu yerde büyümeye devam edebilir. Ancak bazen bu durumda sorunlara neden olabilir. Bulunduğu alanda, örneğin bacakta bir kitle varsa ve bu kitle bacağı besleyen bir damara veya sinire baskı yaparsa ağrı, uyuşma, kas güçsüzlüğü, dolaşım bozukluğu gibi problemlere neden olabilir. Ancak bu kitle, kanserleşen yani bulunduğu yerden vücudun diğer hayati organlarına yayılarak hayatı tehlikeye atan tümör de olabilir. İşte tümörler bu haliyle ikiye ayrılır. Bulunduğu yerde büyüyen, büyüme hızı yavaş olan “iyi huylu tümörler” ve bulunduğu yerden yayılma potansiyeli fazla olan, yani kanserleşen “kötü huylu tümörler”.
Bir tümörün kötü huylu olduğu, yani kanserleştiği nasıl anlaşılır?
Tetkikler neticesinde yeri ve özellikleri belirlenen bir tümörün tam olarak nasıl davranacağı, yani kanserleşip yayılma olasılığının olup olmadığı biyopsi ile tespit edilir. Biyopsi kitleden bir parça alınarak, tümöre ait bu dokuların veya hücrelerin mikroskop ile patoloji uzmanınca değerlendirmesini sağlar. Parçanın alınması genellikle ultrason, röntgen veya tomografi cihazlarının yardımı ile görülerek, iğne ile biyopsi alma şeklinde olabilir. Bu işlem çoğu zaman lokal anestezi, yani sadece o bölgenin uyuşturulması ile yapılır. Nadiren de olsa biyopsi için genel anestezi de gerekebilir. Bir tümör tespit edildiğinde, tedavisine karar verilirken ve planlama yapılırken ilk ve en önemli aşamalardan birisi biyopsi alma planlamasıdır. Biyopsinin nasıl, hangi bölgeden ve ne yolla alınacağı tedavinin gidişatını da belirler. Uygun olmayan ve hatalı alınan biyopsilerin, tedavi sonucuna etkisinin negatif yönde olduğunu görmekteyiz.
İyi huylu tümörler ameliyat edilmeli mi?
İyi huylu tümörler genellikle takip edilirler. Eğer yakınlarında yer alan, komşu damar, sinir, kemik veya kıkırdak gibi dokulara baskı yapmıyor, fonksiyonlarında kayba neden olmuyor ise takibe alınırlar. Takip muayene ve daha önce yapılmış röntgen, ultrason veya tomografi gibi tetkiklerin tekrarlanması ile yapılabilir. Böylelikle iyi huylu tümörlerin büyümeye devam edip etmediği, büyüme hızı ve komşu dokularla olan ilişkisi gözden geçirilir. Ancak en başta tespit edildiğinde veya sonraki takiplerde davranış olarak sakin kalmayan iyi huylu tümörlerin ameliyat ile çıkarılması gerekebilir.
Kötü huylu bir tümör saptanmışsa tedavi süreci nasıldır?
Biyopsi sonucunda patolojik inceleme raporunda tümörün kötü huylu olduğu belirtilmiş ise, vücudun diğer bölgelerini de inceleyecek tetkiklerin (kemik sintigrafisi ve PET-CT gibi) ardından, hemen tedavi aşamasına geçmek gerekir. Bu aşamada tümörün ameliyat ile çıkarılması, ameliyat öncesinde veya sonrasında kemoterapi (kanserleşen dokuya yönelik ilaç tedavisi), ameliyat öncesi veya sonrasında radyoterapi (tümörü olduğu bölgeye yönelik ışın tedavisi) gerekebilir. Bu tedavi yöntemlerinin hangisinin önce yapılacağına ortopedist, onkolog ve radyasyon onkoloğu bir takım çalışması ile karar verir. Burada amaç vücuttaki bu kötü huylu tümörü kontrol altına almak, büyümesini sınırlamak ve mümkün olan en kısa süre içerisinde vücuttan uzaklaştırmaktır. Ameliyat planlaması da buna göre yapılır.
Yumuşak doku tümörlerinde en önemli husus hekim ve merkez seçimidir. Onkolojij ortopedi konusunda deneyimli ve bu tür hastaların takip ve tedavilerini yapan bir doktor ekibi gerekir. Bu hastaların takip ve tedavisinde tam bir ekip çalışması ve iyi bir planlama gerekir. Bu ekibin içinde en başta ortopedist gelmekle birlikte, radyolog, onkolog, radyasyon onkoloğu ve plastik cerrah da yer alır. Planlama tetkikler, biyopsinin alınması, patolojik inceleme, ameliyat planlaması, kemoterapi veya radyoterapi gerekip gerekmediği gibi süreçleri içerir.